13 Ocak 2018 Cumartesi
2. İspanya-Portekiz Gezisi (Salamanca) (07.11.2017-09.11.2017)
Portekiz Gezisi (Madrid-Lizbon-Porto-Salamanca) (31.10.2017-09.11.2017)
Salamanca (07.11.2017-09.11.2017)
8.Gün (07.11.2017) Salı
Salamanca'ya yolculuk. Otobüsümüz saat 10.00'da hareket etti, Salamanca'ya geldiğimizde saat 17.30'du... Salamanca otobüs garajının tam karşısında bir otele rezervasyon yapmıştık. Hall88 Apart Hotel. Odada 4 kişilik yatma imkanı var. Biz kullanmadık ama mutfak ünitesi mevcut. Tabak, tencere vs.imkanları var. Odaya çantalarımızı bırakıp hemen dışarı çıktık.
Salamanca, İspanya'nın kuzeybatısındaki Kastilya Leon özerk bölgesindeki bir şehir...Portekiz sınırına 80 km.mesafede...Tormes nehri kıyısında konumlanan şehir İspanya'nın en eski üniversitesine ev sahipliği yapıyor. Dünyada en güzel İspanyolca burada konuşuluyormuş. Dil okullarına Dünya'nın her yerinden öğrenciler geliyormuş. Sokaklarda her saatte öğrenciler dolaşıyor. Çok küçük tarihi bir merkezi var, otelden merkeze 15 dakikada etrafı seyrederek geldik. Şehrin sokakları üniversite kampusü gibi...
Burada
da bir Plaza Mayor var. Artık karanlık oldu, ışıklar yandı...Katedrale
kadar gittik. Yarın buralara tekrar geleceğiz. Öğrenciler şehre hareket
getirmiş her yer cıvıl cıvıl çok güzel...Dönüşte yolumuzu kaybettik
aslında çok kolay ama kaybettik...Bir kız öğrenciye sorduk. otobüs garajı deyince hemen yolu gösterdi. Yürüyerek döndük.
9.Gün (08.11.2017) Çarşamba
Sabah erken kalktık yine. Pencereden akın akın okullarına giden öğrencileri seyrettik. Otelin hemen karşısındaki büyük bina da Hukuk Fakultesiymiş.
Yürüyerek
erken saatte Plaza Mayor'a geldik. Burası Madrid'deki gibi etrafı
binalarla çevrili bir avlu şeklinde inşa edilmiş. Arkadlarda çeşitli
kafeler, mağazalar var. Meydan her saatte öğrenciler ile dolu.
Plaza Mayor'un hemen yan sokağında
bir Mercado bulduk. Gittiğimiz her şehirde bir pazar yeri bularak
mutlaka dolaşıyoruz. Oraları dolaşmak halkın yeme alışkanlıkları ve
fiyatlar hakkında bilgi sahibi olmayı sağlıyor. İspanyollar da
Portekizliler gibi deniz ürünlerini çok yiyorlar.
Salamanca (07.11.2017-09.11.2017)
8.Gün (07.11.2017) Salı
Salamanca'ya yolculuk. Otobüsümüz saat 10.00'da hareket etti, Salamanca'ya geldiğimizde saat 17.30'du... Salamanca otobüs garajının tam karşısında bir otele rezervasyon yapmıştık. Hall88 Apart Hotel. Odada 4 kişilik yatma imkanı var. Biz kullanmadık ama mutfak ünitesi mevcut. Tabak, tencere vs.imkanları var. Odaya çantalarımızı bırakıp hemen dışarı çıktık.
Salamanca, İspanya'nın kuzeybatısındaki Kastilya Leon özerk bölgesindeki bir şehir...Portekiz sınırına 80 km.mesafede...Tormes nehri kıyısında konumlanan şehir İspanya'nın en eski üniversitesine ev sahipliği yapıyor. Dünyada en güzel İspanyolca burada konuşuluyormuş. Dil okullarına Dünya'nın her yerinden öğrenciler geliyormuş. Sokaklarda her saatte öğrenciler dolaşıyor. Çok küçük tarihi bir merkezi var, otelden merkeze 15 dakikada etrafı seyrederek geldik. Şehrin sokakları üniversite kampusü gibi...
Sabah erken kalktık yine. Pencereden akın akın okullarına giden öğrencileri seyrettik. Otelin hemen karşısındaki büyük bina da Hukuk Fakultesiymiş.
Rua Major boyunca yürüyerek Katedral
ve Üniversite binalarının olduğu Plaza Anaya'ya geldik. Katedral
kapısında sonradan ilave edilen astronot heykeli olduğunu okumuştuk. Çok
küçük bir heykel, bakınırken bir turist grubu geldi onların rehberi
gösterince biz de gördük. Aslında burada eski ve yeni iki katedral var
fakat binalar bitişik olduğu için tek katedral gibi gözüküyor. Dikkatli
bakınca anlaşılıyor.
Tarihi merkezdeki sokakları
dolaştıktan sonra havanın da güneşli olmasından faydalanarak biz de
Plaza Mayor da oturarak etrafı seyrettik. Salamanca'yı çok sevdik.
Gençler bu şehre inanılmaz canlılık getirmişler, genç olsam burada
okumayı isterdim. İyi ki gelmişiz Salamancaya...
10.Gün (09.11.2017) Perşembe (Salamanca-Madrid)
Bugün eve dönüş var. Sabah erkenden kalktık, bizi Madrid'e götürecek otobüsümüz saat 06.00'da otelin önündeki otobüs terminalinden kalkıyor. Terminal dediğimiz de öyle büyük bir yer değil. Bu oteli biraz da sabah erken terminale gidiş kolay olsun diye seçtik. Gerçekten de 05.45 de otelden çıktık. Bu defa biletlerini İstanbul'dan aldığımız Avanzabus ile Madrid'e gidiyoruz. (35 € 2 kişi) Yolda bir kez mola verdik. Otobüs ilk önce Madrid Ave America otobüs terminaline uğradı sonra 3 saate yakın bir sürede Madrid Estation Sur'a geldik. Cercainias istasyonuna yönlendirmelere bakarak geldik. Buradan bilet alarak banliyö treni ile Barajas Havaalanına geldik. Yalnız tren T4 yeni yapılan terminale geliyor... Pegasus T1 terminalden kalkıyor. İki terminal arası epeyi uzak yürümek mümkün değil, hemen T4 önünde shuttel bekliyor, ona bindik fakat yanlışlıkla T2 de indik, bu terminal T1 ile komşu, yine de epeyi yürüdük terminal içinde...Vaktimiz çok olduğu için bakınarak T1 e geldik. Ucu ucuna gelinirse böyle bir hata uçak kaçırtır. Uçağımız 13.05 de...Saatinde kalktı uçağımız ve 17.00 de Sabiha Gökçene geldik. Yanımıza Madrid'e işi ile ilgili fuara giden oğlumuz yaşında bir genç oturdu, onunla sohbet ederek İstanbula döndük. O metro ile Madrid Havaalanına gelmeye çalışmış, çıkışta ona ek bilet kesmişler. Sabiha Gökçen'den çıkışta bekleyen belediye otobüsüne binerek Kozyatağında indik. Oradan da yakındaki evimize yürüyerek ulaştık. Bir gezimiz daha bitti...
Gezi hakkında;
Bu gezide daha önce bir kaç kez gittiğimiz Madrid ve geçen yıl gittiğimiz Portekize tekrar gittiğimiz için gördüğümüz yerlere tekrar gitmedik. Bir tek Lizbon'a yakın olduğu için Belem'e gittik. Biraz keyif gezisi oldu. Bu nedenle bloğumu okuyanlara Madrid, Lizbon ve Porto için daha önce yazdıklarıma bakmalarını öneririm. Salamanca'yı yeni gördük, bu tarihi şehri ve gençlerin canlandırdıkları güzel mekanlarını ve sokaklarını görün derim. Günübirlik veya 1 gece kalmalı yeterli olur...
Harcamalarımız:
(2 kişi) (€)
Ulaşım 530
Toplam 1384
Bugün eve dönüş var. Sabah erkenden kalktık, bizi Madrid'e götürecek otobüsümüz saat 06.00'da otelin önündeki otobüs terminalinden kalkıyor. Terminal dediğimiz de öyle büyük bir yer değil. Bu oteli biraz da sabah erken terminale gidiş kolay olsun diye seçtik. Gerçekten de 05.45 de otelden çıktık. Bu defa biletlerini İstanbul'dan aldığımız Avanzabus ile Madrid'e gidiyoruz. (35 € 2 kişi) Yolda bir kez mola verdik. Otobüs ilk önce Madrid Ave America otobüs terminaline uğradı sonra 3 saate yakın bir sürede Madrid Estation Sur'a geldik. Cercainias istasyonuna yönlendirmelere bakarak geldik. Buradan bilet alarak banliyö treni ile Barajas Havaalanına geldik. Yalnız tren T4 yeni yapılan terminale geliyor... Pegasus T1 terminalden kalkıyor. İki terminal arası epeyi uzak yürümek mümkün değil, hemen T4 önünde shuttel bekliyor, ona bindik fakat yanlışlıkla T2 de indik, bu terminal T1 ile komşu, yine de epeyi yürüdük terminal içinde...Vaktimiz çok olduğu için bakınarak T1 e geldik. Ucu ucuna gelinirse böyle bir hata uçak kaçırtır. Uçağımız 13.05 de...Saatinde kalktı uçağımız ve 17.00 de Sabiha Gökçene geldik. Yanımıza Madrid'e işi ile ilgili fuara giden oğlumuz yaşında bir genç oturdu, onunla sohbet ederek İstanbula döndük. O metro ile Madrid Havaalanına gelmeye çalışmış, çıkışta ona ek bilet kesmişler. Sabiha Gökçen'den çıkışta bekleyen belediye otobüsüne binerek Kozyatağında indik. Oradan da yakındaki evimize yürüyerek ulaştık. Bir gezimiz daha bitti...
Gezi hakkında;
Bu gezide daha önce bir kaç kez gittiğimiz Madrid ve geçen yıl gittiğimiz Portekize tekrar gittiğimiz için gördüğümüz yerlere tekrar gitmedik. Bir tek Lizbon'a yakın olduğu için Belem'e gittik. Biraz keyif gezisi oldu. Bu nedenle bloğumu okuyanlara Madrid, Lizbon ve Porto için daha önce yazdıklarıma bakmalarını öneririm. Salamanca'yı yeni gördük, bu tarihi şehri ve gençlerin canlandırdıkları güzel mekanlarını ve sokaklarını görün derim. Günübirlik veya 1 gece kalmalı yeterli olur...
Harcamalarımız:
(2 kişi) (€)
Ulaşım 530
Konaklama 454
Yiyecek 300
Müze+metro 100
Müze+metro 100
Toplam 1384x4,38=6.061 TL.
11 Ocak 2018 Perşembe
2. İspanya-Portekiz Gezisi (Porto) (04.11.2017-06.11.2017)
Portekiz Gezisi (Madrid-Lizbon-Porto-Salamanca) (31.10.2017-09.11.2017)
Porto (04.11.2017-06.11.2017)
5.Gün (04.11.2017) Cumartesi
Lizbon'dan 15.30'da kalkan trenimizden 3 saat sonra Campanha istasyonunda iniyoruz. Güzel Porto'dayız. Aynı biletle Sao Bento istasyonuna kadar gidiyoruz. Tekrar bilet almaya gerek yok. Kaç kere gördük bu istasyonu ama giriş holündeki çinilere gene hayran hayran bakıyoruz.
Hava kararmaya başlamış. Yürüyerek otelimize geliyoruz. Otelimiz gene bir İbis. İbis Porto Centro...Çantalarımızı otele bırakıp çevre turuna çıkıyoruz. Otelin etrafında lokanta, kafe çok fazla fakat hafta sonu olması nedeniyle hepsi dolu. Hatta Nejatın intenetten gördüğü otelimiz yakınındaki çok tavsiye alan lokantanın kapısında kuyruk var. Beklemiyoruz, otelin karşısındaki bir lokantada yer bulup yiyoruz. Bu arada otelin tam altında büyük bir market var. Pingo Doce. Oradan alış veriş yapıp doğrudan odalara çıkılıyor. Biz de öyle yapıyoruz.
6.Gün (05.11.2017) Pazar
Sabah erkenden Balhao markete yürüyerek gidiyoruz, geçen sene bu marketin bitişiğindeki pastanede yemiştik, tekrar burada kahve ile pasta ve kruvazan yiyoruz. Portekizdeki bütün pastaneler çok başarılı...Hiç birinde kötü ürünle karşılaşmadık. Erken ve pazar günü olması nedeniyle hem market hem de diğer mağazalar kapalı...Bu arada hava harika...Yürüyerek gene Sao Bento istasyona geldik. Bir kere daha giriş holüne baktık, burası adeta bir sanat galerisi gibi...Her defasında kendine baktırıyor.
Flores sokağından geçerek Douro Nehri kıyısına geldik. Polis yolları kapatıyor...ne oluyor derken anladık ki bu gün 17. Uluslararası Porto Maratonu varmış. Koşucular ve izleyenleri seyrederek keyifli bir kaç saat geçirdik.
Güneşli havanın keyfini çıkararak Riberia'da kıyıda banklarda oturduk. Güneşlendik. Burası çok güzel.. Unesco Dünya mirası listesindeki bu semtteki evlerde yaşayan teyzeler miras listesine falan aldırmadan çamaşırlarını bir güzel pencerelerinden güneşe karşı sallandırıyorlar, kurutuyorlar. Çok da yakışıyor.
Tekrar Flores sokağının başlangıcına gelerek geçen yıl yediğimiz lokantada yedik. Yürüyerek Aliados Meydanına geldik. Yorulduk, burada da oturarak etrafı seyrettik.
Casa
Musica'ya gidip Salamanca biletlerimizi alacağız. Ancak pazar günü
olması nedeniyle bilet satış yerinin kapalı olması olasılığı var.
Metroyla gidiyoruz ve açık buluyoruz. Görevli kız aslında kapalı olduklarını
fakat Madrid otobüsü kalkıyor diye açtıklarını söyledi. Biletlerimizi
alıyoruz. (2 kişi 74 €)Porto (04.11.2017-06.11.2017)
5.Gün (04.11.2017) Cumartesi
Lizbon'dan 15.30'da kalkan trenimizden 3 saat sonra Campanha istasyonunda iniyoruz. Güzel Porto'dayız. Aynı biletle Sao Bento istasyonuna kadar gidiyoruz. Tekrar bilet almaya gerek yok. Kaç kere gördük bu istasyonu ama giriş holündeki çinilere gene hayran hayran bakıyoruz.
Hava kararmaya başlamış. Yürüyerek otelimize geliyoruz. Otelimiz gene bir İbis. İbis Porto Centro...Çantalarımızı otele bırakıp çevre turuna çıkıyoruz. Otelin etrafında lokanta, kafe çok fazla fakat hafta sonu olması nedeniyle hepsi dolu. Hatta Nejatın intenetten gördüğü otelimiz yakınındaki çok tavsiye alan lokantanın kapısında kuyruk var. Beklemiyoruz, otelin karşısındaki bir lokantada yer bulup yiyoruz. Bu arada otelin tam altında büyük bir market var. Pingo Doce. Oradan alış veriş yapıp doğrudan odalara çıkılıyor. Biz de öyle yapıyoruz.
6.Gün (05.11.2017) Pazar
Sabah erkenden Balhao markete yürüyerek gidiyoruz, geçen sene bu marketin bitişiğindeki pastanede yemiştik, tekrar burada kahve ile pasta ve kruvazan yiyoruz. Portekizdeki bütün pastaneler çok başarılı...Hiç birinde kötü ürünle karşılaşmadık. Erken ve pazar günü olması nedeniyle hem market hem de diğer mağazalar kapalı...Bu arada hava harika...Yürüyerek gene Sao Bento istasyona geldik. Bir kere daha giriş holüne baktık, burası adeta bir sanat galerisi gibi...Her defasında kendine baktırıyor.
Flores sokağından geçerek Douro Nehri kıyısına geldik. Polis yolları kapatıyor...ne oluyor derken anladık ki bu gün 17. Uluslararası Porto Maratonu varmış. Koşucular ve izleyenleri seyrederek keyifli bir kaç saat geçirdik.
Güneşli havanın keyfini çıkararak Riberia'da kıyıda banklarda oturduk. Güneşlendik. Burası çok güzel.. Unesco Dünya mirası listesindeki bu semtteki evlerde yaşayan teyzeler miras listesine falan aldırmadan çamaşırlarını bir güzel pencerelerinden güneşe karşı sallandırıyorlar, kurutuyorlar. Çok da yakışıyor.
Tekrar Flores sokağının başlangıcına gelerek geçen yıl yediğimiz lokantada yedik. Yürüyerek Aliados Meydanına geldik. Yorulduk, burada da oturarak etrafı seyrettik.
7.Gün (06.11.2017) Pazartesi
Bugün Douro Nehrinin Porto'dan ayırdığı Vila Nova de Gaia'ya gideceğiz. Geçen yıl geldiğimizde otelimiz bu yakadaydı. Aslında burası idari bakımdan ayrı bir şehirmiş...Sao Bento istasyonunun önünden Douro nehrine doğru yürüyerek Luis Köprüsüne geldik. Köprü, 1886 yılında Paris'deki Eyfel Kulesini yapan firma tarafından inşa edilmiş. Köprünün üstünden yayalar ve tramvay, altından yayalar ve araçlar geçiyor. Sabah erken saat olduğu için nispeten tenha, etrafı seyrederek ve fotoğraf çekerek Gaia tarafına geçtik.
Gaia tarafının köprü ayağında bir teleferik istasyonu var. Gaia kıyısında kısa bir tur yaptırıyorlar. Biz binmedik. İstasyonun platformundan karşı Riberia kıyıları çok güzel gözüküyor. Sabah erken olmasına rağmen otobüsle turistler fotoğraf çekmek için geldiler.
Gaia tarafında bir panderia'da zorlukla oturacak yer bulup kahve ve kruvazan ile kahvaltımızı yapıyoruz. Pastanede sabah işe giderken uğrayıp kahvaltı yapanlar var.
1670 yapımı Mosteiro da Serra do Pilar Manastırı, Gaia tarafında köprü ayağındaki en tepe noktasında yuvarlak yapısı ile ilginç bir bina, biraz tırmanarak çıkılıyor fakat çok güzel manzarası var. Buradan fotoğraf çekiyoruz. Porto'ya gelirseniz buraya çıkın.
Buradan tekrar aşağıya inerek sokak aralarından sahile ulaşmaya çalışıyoruz. Sahile inerken meşhur Bordo şarap imalathaneleri ve depolarının arasından geçtik. Şarap firmaları buralarda belli bir ücret karşılığında tadım turları yapıyorlarmış. Biz katılmadık. Onun yerine en tanınmışlarından Sandeman'da oturup güneşlenerek Bordo şaraplarımızı içtik. Biraz tatlı.
Clerigos Kulesinin önünde oturarak Pastel de Bacalhau ve şarap içtik. Burası turistik, geçen yıl yapamamıştık, aklımızda kalmasın....(18€)
Pazar günü kapalı olduğu için göremediğimiz Balhau Mercado'ya gittik. Onarım yapmaya çalışıyorlar fakat ülkenin ekonomik durumu iyi değil, yavaş ilerliyor. Buradan da yürüyerek otelimizin olduğu bölgeye geldik. Cumartesi kapısındaki kuyruk nedeniyle yemek yiyemediğimiz lokantada yer bulduk, karnımızı doyurduk, otelin altındaki marketten alış veriş yaparken bir Türk genci yanımıza geldi, çalışmak için gelmiş Türkçe duymak iyi geldi dedi, ayak üstü konuştuk biraz...Bu gün de böyle bitti...Yarın Porto'ya veda edeceğiz.
8.Gün (07.11.2017) Salı
Bu
gün Salamanca'ya yolculuk var. Geçen yıl gece geç vakit otobüs ile
Salamanca'dan geçmiştik. Gördüğümüz kadarı ile çok hoşumuza gitmişti.
Biz buraya gelelim diye konuşmuştuk. Sırt çantalarımızı yüklendik metro
ile Casa Musica'ya geldik. Sırt çantalarımızı bileti aldığımız büroya
emanete bıraktık. Boavista civarını biraz dolaştık, gene bir pastane
bulup kahvaltımızı yaptık. Portekizin pastaneleri gerçekten çok güzel.
Her defasında hem yediklerimiz hem de içtiğimiz kahveler çok iyiydi.
Biraz dolaştıktan sonra çantalarımızı alıp otobüse yerleştik. Firmamız
internorte...Otobüs vaktinde saat 10.00 da hareket etti.
2. İspanya-Portekiz Gezisi (Lizbon) (02.11.2017-04.11.2017)
Lizbon (02.11.2017-04.11.2017)
3.Gün (02.11.2017) Perşembe
Bu gün Lizbon'a gidiyoruz. Otobüsümüz Madrid Estation Sur'dan 08.30'da kalkıyor. Otelden 15 dakika yürüyerek istasyona geldik. Gezilerimizde daha önce de yolculuk yaptığımız Flixbus ile gideceğiz. Biletimizi İstanbul'dan internet üzerinden almıştık.(22€x2) Flixbus gerçekten çok uygun fiyata bilet satıyor ve diğer firmalardan hiç bir farkı yok. Otobüsü beklerken Flixbus ile Paris'den Madrid'e gelen Türk bilgisayar mühendisi genç, otobüsün geleceği platformu bize söyleyerek yardım etti. Nerelere gideceğimizi konuşurken "Salamanca'da ne yapacaksınız üniversiteye mi gideceksiniz" diye şakalaştı bizle. Otobüs tam saatinde yanaşıyor, diğer yolcular bavul yerleştirme işi ile uğraşırken biz sırt çantalarımızla kolayca yerleşiyoruz...Yer numarası bu otobüsde de yok...Gelen oturuyor. Zaten en fazla 15 yolcu vardı kocaman otobüsde...Nasıl kurtarıyorsa...Yanımızda getirdiğimiz sandviç ve meyve suları ile yolda etrafı seyrederek kahvaltımızı yapıyoruz. İlk mola yerinde de kahvelerimizi içiyoruz. Yol güzel, Dünya zeytin üretiminde bir numara olan İspanya'nın zeytinliklerini seyrederek yol alıyoruz.İspanya'dan Portekize geçerken herhangi bir bekleme yok, sadece sınırda ülke bayrakları değişiyor. Ne kadar güzel bir yaşam, keşke bütün Dünya böyle olsa...16.00'da Lizbon Oriente İstasyonuna iniyoruz.
Lizbon saati Madrid'e 1 saat, İstanbul'a 3 saat geride... Geçen gelişimizde geceydi ve istasyonun gece görüntüsü daha etkili idi. Oriente'de biraz dolaştıktan sonra istasyonun altındaki metroya iniyoruz. Kart alacağız. Bu defa makinaların başında kadın görevli var. Onun yardımı ile 2 tane viva viagem kart alıyoruz. (3,40€x2) İkimize ayrı kart almak gerekiyor. Kartları alırken makine bizim kağıt euro'yu geri veriyor kadın 4-5 kez ısrarla aynı parayı makineye atarak, para değil makinede hata diyor bir taraftan...Biz olsaydık başka para ile denemeye çalışırdık. Kartlarımızla kırmızı hat (Vermelha) metroya binip Saldanha'da iniyoruz. Otelimiz İbis Centro Saldanha metroya yakın. Sırt çantalarımızı odaya bırakıp tekrar çıkıyoruz. Metro ile gidelim diye istasyona giderken bir park görerek onun içine girince istasyonu atladık. Büyük meydan Pompal'a kadar yürüdük. Sonrasını da zengin alış veriş mağazalarının bulunduğu Liberdade caddesi boyunca yürüyerek Rossio Meydanına geldik. Bu meydan da hemen yanındaki Figueiro Meydanı ile Lizbonun en merkezi yeri...
4.Gün (03.11.2017) Cuma
Bu gün sabahtan Porto tren biletlerini almak için Santa Apollonia istasyonuna gidiyoruz.Dün parka girdiğimiz için atladığımız Picoas metro istasyonundan gideceğiz. Yol üzerinde sabah yeni açılmış bir Mercado gördük. Bu sefer de oraya girdik. Balıklar, sebzeler, meyveler....
Sabah sabah tezgahlarını düzenleyen çalışanlar ile bizim gibi erkenci bir kaç Lizbonlu dışında kimse yok. Burada bir de işini severek yapan bir kadının çalışdığı kafeden 2 sandviç 2 kahve ile kahvaltı yaptık, kadın kahveleri yaparken sandviçleri alıp masaya koyduk diye kaç defa teşekkür etti, o benim vazifem diye...Biz de posta treni gibi nereyi görsek duruyoruz. Buradan çıkınca dün bulamadığımız Picoa metro istasyonu çok yakındaymış bulduk.
İstasyondan çıktıktan sonra Alfama semtini bir defa daha görelim diye sokak aralarına girdik...Alfama Sao Jorge kalesi ile Tejo nehri arasında yokuşa kurulmuş Lizbonun en eski mahallesi..Dar sokakları, Fado barları, fayanslarla kaplı eski evleri ile mutlaka görülmesi gereken bir semt.Buralar genellikle gece hareketleniyor, sabah bu saatte ortalık sessizdi... Göreceğimiz sokaklar yerine başka bir sokağa saparak ve epeyi bir yokuş çıkarak Graça semtine ulaştık. Buradan Sao Jorge kalesine gidiliyor, geçen yıl gittiğimiz için bu defa oraya gitmedik. Miradordan (manzara terası) etrafı seyrettik, bu arada hafiften yağmur yapmaya başladı, yağmurluklarımızı giydik. Burada bir kilise var ona da girdik.
Bazı kişilere bilet kesiyorlar en üst kata çıkmak için, bizim bileti görünce siz çıkabilirsiniz dedi görevli...Neyse gözlem terasına bir çıktık ki nasıl bir yağmur, rüzgar fotoğraf çekmek ne kelime... ne şemsiye duruyor ne de biz...acele tarafından aşağı platforma indik...Tellerin arasından bir kaç fotoğraf çektik. Şimdi buraya illa çıkacam derseniz Carmo kilisenin kapısının hemen yanından bir yol var ordan da bu asansörün üst katına telle kaplı alana ulaşılıyor ve ücretsiz. En üst kata seyir terasına çıkmak isterseniz 3-4€ gibi bir ücret alıyorlar.
Bu arada günlük bilet alırsanız metro, otobüs, tramvay (nostaljik tramvay 28 no dahil) ve Santa Justa asansörüne bedava binebilirsiniz. Biz ders çalışmadığımız için paraları boşuna verdik. Bir de ıslandık. Siz yapmayın...Turistik bir aktivite, bir daha da binmem...Yağmur dindi. Rua Garrett caddesi çokca kıyafet, hediyelik eşya satan mağazalar ve kafeleri olan meşhur bir cadde... Bir kafede oturup kahve içip pastalarından yedik...Portekizde her yer pastahane..
5.Gün (04.11.2017) Cumartesi
Bu gün Porto'ya gideceğiz. Sabah otelden sırt çantalarımızı alarak çıkıyoruz. Metro ile Santa Apolonia istasyona gidip emanete sırt çantalarımızı bırakıyoruz. (3,5 €). İstasyondan çıkıp dün dolaşamadığımız Lizbon'un en eski semti Alfama'nın sokak aralarına giriyoruz. Fotoğraf çekiyoruz.
Yürüyerek Rossio Meydanına geliyoruz. Buradan tramvaya binerek Belem'e gidiyoruz. Geçen yıl da Belem'e gitmiştik, havayı iyi bulunca tekrar gidelim dedik. 15-20 dakika sonra Belem'deyiz. İlk önce Belem'in meşhur Pasteis de Belem'inde nata tatlılarımızı yiyip kahvelerimizi içiyoruz. (6 €) İçerisi her zaman olduğu gibi kalabalık, fakat servis hızlı..Biraz ilerdeki Jeronimos Manastırına geçen yıl girdiğimiz için bu yıl dışardan fotoğraflayarak geçiyoruz. Tejo nehri kıyısına geçerek Kaşifler Anıtını ve Belem Kulesini görüyoruz.
Ticaret Meydanı her zaman kalabalık, bu gün hem hafta sonu hem de hava güzel...
Hava güzel güneşli, insanlar Tejo nehri kıyısında güneşleniyorlar, biraz da burada oyalandıktan sonra yürüyerek Santa Apolonia istasyona geliyoruz, emanetten çantalarımızı alıyoruz, kahvemizi alıyoruz, trene yerleşiyoruz. Tren tam saatinde 15.30 da kalkıyor. Yolculuk güzel Porto'ya... Bu Lizbon gezimizde planımız geçen yıl görmediğimiz yerleri görmek ve koşturmadan keyifle gezmekdi...Onları yapmaya çalıştık. Geçen yıl buradan Sintra,Cabo da Roca ve Cascaise gitmiştik. Güzel yerlerdi...Görmek isterseniz blogda buraya tık tık....
Geçen yılın Lizbon gezisi için tık tık.